Doç. Dr. Erhun Şengül: “İstanbul’un yeniden yorumlanması önemli”

Doç. Dr. Erhun Şengül: “İstanbul’un yeniden yorumlanması önemli”

Röportaj: Yasemen İslamoğlu

Engravist sayesinde tanışma fırsatı bulduğum değerli akademisyen sanatçılarımızdan Doç. Dr. Erhun Şengül, “Uluslararası Engravist Baskıresim Etkinlikleri” kapsamında “İstanbul” temalı, “Kurukazı Gravür” konulu 4 günlük bir çalıştay gerçekleştirdi. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Engravist Atölyesi’nde gerçekleştirilen çalıştay, bilgi paylaşımı ve alışverişine dayalı olarak oldukça yoğun geçti. Sanatçının kendisinin de söylediği gibi birçok insanla aynı ortamda, aynı atölye atmosferinde birlikte çalışmak çok keyifliydi… Çalıştaya katılma veya izleme fırsatı bulamamış olanlar için gerçekleştirdiğimiz röportajı Engravist takipçileri ile paylaşıyoruz.

Dünyadaki yeri ile kıyaslandığında Türkiye’de gravürün yeri nedir?

Aslında çok geniş kapsamlı bir soru bu… Dünyadaki yeri ile kıyasladığımızda Türkiye’de de gravür çok eskiye dayanıyor. Osmanlı dönemine baktığımızda 1500-1400’lü yıllarda bile İtalyan asıllı sanatçıların yaptığı İstanbul gravürlerini görüyoruz. Ama ben günümüzde gravürün etkisinin, yaygınlığının azaldığını düşünüyorum. Bu tür etkinlikler bunu yeniden canlandırmak için önemli. Çünkü gravür, çok durağan bir teknik değil. Yani sadece aquantinta, kuru kazıma veya renkliden öte baskının birçok tekniği var. İris baskı, kurşun baskı gibi bir sürü daha ileri teknolojide baskı türleri de var. Aslında genel olarak bakıldığında şuanda iyi bir yere gidiyor diyebiliriz. Yapılan çalışmalarla birlikte gravür alanında yeniden bir canlanma olduğunu söyleyebiliriz.

“İstanbul’un yeniden yorumlanmasında,
Engravist, önem taşıyor.”

Sizce Engravist bu anlamda nasıl bir misyon üstleniyor?

Başlangıcından itibaren Engravist’i bu konuda ciddi bir organizasyon olarak görüyorum. Geçen yılki “İstanbul Gravürleri” buluşmasında da uluslararası çapta birçok katılımcı vardı. Farklı coğrafyalardan sanatçıları bir araya getirmek, İstanbul’un yeniden yorumlanması ve gravür tekniklerinin güncellenmiş versiyonuyla birlikte yeniden hayat bulması, sanat portalının içine tekrar girmesinde Engravist’in çok önemli bir araç olduğunu düşünüyorum.

Peki, memnun kaldınız mı?

Kesinlikle, son derecede.

Bu etkinlik bir hoca olarak sizin için ne ifade ediyor? Beklentileriniz karşılandı mı?

En başından beri bu etkinliğin çok önemli olduğunu düşündük. Lütfü hocanın (Doç. Dr. Lütfü Kaplanoğlu) sosyal medya paylaşımlarıyla gravürü bilen bilmeyen birçok insanla tanıştık. Burada da onlarla aynı ortamda, aynı atölye atmosferinde çalışmak çok keyifliydi. Katılımcıların merakı ve öğrenme istekleri de çoktu. Bu yüzden oldukça başarılı bir çalıştayın sonuna geldiğimizi düşünüyorum. “Drypoint” adı altındaki kendi oturumumun başkanı olduğum çalıştay için söyleyebilirim ki tüm beklentileri karşılayan bir çalıştay oldu.

“Turizm ve jeopolitik konum açısından 
İstanbul’un tanıtımı önemli”

Engravist gelecek projelerinde ne gibi misyonlar edinmeli?

Ben Engravist’in aslında daha çok markalaşmaya gideceğini düşünüyorum. Yani bu bir üniversite bünyesi ile beraber başlayan ama daha sonra İstanbul için ciddi bir tanıtım niteliği taşıyan bir proje. Gerek turizm alanında gerekse İstanbul’un jeopolitik coğrafi konumu açısından tanıtımının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Böylesi önemli bir şehri gravürlerle anlatmak aslında yeni bir şey değil, yıllar önce buraya gelen o seyyahlar da İstanbul gravürlerini defalarca çizmişler ve bu görüntüleri taşımışlar. Daha önce yine YTÜ tarafından yapılan “Yaratıcı Endüstriler” sempozyumunda İstanbul gravürlerinin hediyelik eşyalarda, t-şörtlerde, insanların günlük kullanım araçlarında vs. yansımalarıyla ilgili bir bildiri sunmuştum. Engravist’in misyonu da bence daha ileriki aşamalarda, yeni projelerle birlikte, endüstriyel kullanımı artırarak daha da markalaşmaya doğru gitmesi olabilir.

Peki siz gravürle nasıl tanıştınız, nerede öğrendiniz?

Marmara Üniversitesi mezunuyum ve gravürle ilk orada tanıştım. Ancak daha sonra gerek yüksek lisans gerek doktora sürecimde de hiç ayrılmadım gravürden. Hala gravür çalışmaya devam ediyorum, çünkü bu tekniğin olanakları bana çok fazla geliyor. Resim kadar çok renkli, çok yönlü ve deneysel yönleri de çok olan bir sanat… Metalin dokularının sağladığı olanaklar gerçekten çok etkileyici. O yüzden öğrencilik yıllarımdan beri yani aşağı yukarı 1996 yılından beri gravürle ilgileniyorum.

“Etkinlikten çıkan işler,
İstanbul için ciddi bir arşiv oluşturacak”

Drypoint tekniğinin ayırt edici özelliği nedir? Bu etkinlikte neden bu teknik üzerinde çalışmak istediniz?

Uluslararası adı drypoint olan kuru kazıma tekniği hiç asit aşaması olmadan doğrudan plakanın üzerinin kazınmasıdır. Kazıma uçlarıyla oluşturduğumuz strüktür dokular, yüzeyde boya tutmasını sağlıyor. Bunların etkisi biraz daha farklı, biraz daha sert, biraz daha baskın olabilir, o kazıma ucunu kullanma kabiliyetimize göre ton farklılıkları yaratılabilir. Mesela asit aşaması olmuyor ama asla diye bir şey yok, teknikler o kadar birbirinin içine girift oldu ki kuru kazımada da gerektiği yerde yine asite indirme yapabiliyoruz, sonra yine kuru kazımayla üzerine müdahaleler yapabiliriz. Kendi gravürlerimde de çok sıkça kullandığım, çok sevdiğim bir teknik. Çok hoş görüntüler verdiğini düşünüyorum, o yüzden ben “drypoint” için çalıştay başkanı olmak, bu konuda bir eğitim vermek istedim.

Peki, daha başka söylemek istediğiniz bir şey var mı? Engravist hakkında, ortam hakkında, çalışmalarımız hakkında?

Engravist çalıştayı hakikaten çok ciddi hazırlanmış bir organizasyon. Herhangi bir aksaklık yaşamadığımı tüm samimiyetimle söyleyebilirim. Çalıştay süresince her türlü malzeme desteği sağlandı. Projede diğer çalışan arkadaşların da herkesin emeği var, herkes koşturuyor… Hakikaten çok ciddi, eksiksiz bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Bence buradan çıkan işler İstanbul gravürleri için ciddi bir arşiv niteliği oluşturacak. Diğer çalıştaylarla birlikte çıkan tüm işlerin, İstanbul’un değişimini, modernleşen, kentleşen yüzünü de gösteren ciddi bir arşiv olacağını düşünüyorum. Böyle bir organizasyonda bulunduğum için teşekkür ediyorum.

Biz çok teşekkür ediyoruz hocam, bu organizasyonda bulunduğunuz için.

Röportaj: Yasemen İslamoğlu

Share this content: